26 Şubat 2010 Cuma

şule tatlısı

Sevgili arkadaşlar hepinize yaırlı cumalar olsun.
iyi bir hafta sonu dileğiyle sizlerle bu güzel tatlıyı paylaşmak istiyorum.
Bu tatlıyı sevgili  yaprak sarmanın bloğunda gördüm ve görür görmez denemye karar verdim.Dün kandil münasebetiyle yaptım ve komşulara dağıttım,çok beyenildi hatta tarifini almak için kapımı çalan bile oldu.Denemenizi tavsiye ediyorum.


malzemeler
2,5çay bardağı sıvıyağ
1,5 çay bardağı yoğurt
1 kabartma tozu
aldığı kadar un
1 kase irmik

şerbet için
3bardaku su
2,5 bardak şeker

içi için
1 kase ceviz iç

yapilış
Öncelikle şerbetimizin malzemesini ocağa alıp kaynamaya başladıktan sonra 7 dakika kadar daha kaynatalım.Arada sık sık karıştırarak şekerin iyice erimesini sağlayalım.Yaklaşık kaynadıktan 7 dakika kadar sonra şerbetimiz hazır hale gelir.Soğumaya bırakalım..
Hamurumuzu sıvıyağ ,yoğurt kabartma tozunu karıştırıp ununu ekleyerek hamurumuzu elde edin..Kulak memesinden az sert bir hamur yapalım.Ceviz büyüklüğünde alıp içini içli köfte oyar gibi oyup,içine ceviz koyun elinizle güzel yuvarlak bir şekil verip irmiğe batırarak yağlanmış fırın tepsisine dizin.fırında üzeri az esmer oluncaya kadar pişirelim.Pişen tatlıya hemen şerbetini sıcak sıcak verelim.Bir gece önceden yapılınca tadına doyum olmuyor.Afiyet olsun.

25 Şubat 2010 Perşembe

kandiliniz mübarek olsun


Sevgili arkadaşlar sizlerle http://www.samanyoluhaber.com/ alıntı olan bu güzel duayı paylaşmak istedim.

Bu mubarek gecede dualarda unutmamak ve unutulmamak dileğiyle hepinizin kandili mubarek olsun.



EÛZÜ BİLLAHİ MİNE’Ş-ŞEYTANİ’R-RACÎM, BİSMİLLAHİRRAHMANİRRRAHİM

Ya ilahel alemin
İlk yarattığın nur efendimizin nuruydu.
Sen onu var etmeden evvel gündüzün geceden,
baharın da kıştan farkı yoktu.
İyilikler, kötülüklerle iç içe;
akıl nefse yenik,
ruh da bedenin esiri idi.
O güzeller güzeli
Varlığın sırrını keşfedip akla yüksek hedefler gösterdi
düşünceye kapılar açıp
insanın ebedlere namzet olduğunu âlemşümul bir dille haykırdı.
Böyle bir elçiyi insanlığa bahşetmenden
Ve sayısız nice nimetlerinden ötürü
sana sonsuz hamd ü senalar olsun ya rabbi!


Güç ve kuvvet ancak kendisine has olan yüce ve büyük Allâh’ım!
Mahlûkatın adedince,
Zatının rızası,
Arşının ağırlığı ve kelimelerinin toplamınca
Hz. Muhammed (sas) ve O’nun ehli ve ashabı üzerine salât ü selam la bir kere daha yâdederek huzûr-u İlahi'de el açıp yakarıyoruz


Ey her şeye hayat bahşeden Allah’ım
bütün insanlık, hatta bütün bir varlık âleminin bayramı sayılan
mübarek günleri vardır.
bir gün daha vardır ki,
oda Allah Rasûlü’nün dünyayı teşrif buyurarak
tenezzülen aramıza girip bizi şereflendirdiği kutlu zamandır.
Bizler şimdi o anı yaşıyoruz.
Rahmet-i Rahman’ın galeyana geldiğine inandığımız
bu kutlu zaman diliminde,

Mevlid Kandili’nin bizim için hakiki bayram olması ümidiyle,
ümmet-i Muhammed’in hal-i pürmelali açısından
bayram hediyesine en muhtaç birer yetim olduğumuz mülahazasıyla, Şefkat Peygamberi’nin ruhaniyetine sığınarak,
sen den yeniden bir kere daha diriliş istiyoruz ya rabb
Ey her şeye gücü yeten Allah’ım
Efendimizi düşünmekle
hayatın hiç kimseye nasip olmayan tadını
ve varlığın bitmeyen zevkli maceralarını duyarız.
Duyarız imanın yenilmez gücünü,
Duyarız Müslümanlığın kahramanlık olduğunu,
Duyarız doğruluğun paha biçilmez kıymetler ihtiva ettiğini,
Duyarız iffet ve ismetin, meleklerinkine denk insan tabiatının bir buudu haline geldiğini.
N’olur bu ve benzeri nice güzellikleri daha derince ve engince
Bütün insanların ruhlarına duyur ya Rabbi!


Ya Rabbel alemin
Onun terbiyesi, onun üslûbu ve onun sistemiyle yetişmiş olan nesillerin
imanları iz’ân ufkuna erişiyor,
muhabbetleri çağlayanlara dönüşüyor.
efendimizi bu ölçüde duyup sevmeleri münasebetiyle
her an daha da şahlanıyor
ve o kutlunun arkasında bulunma sevinciyle adeta yeni bir asr-ı saadet yaşanıyor.
Sen dünyamıza yeniden bir huzur çağı
ve gül devri yaşat ya Rabbi!

Ey yüceler yücesi Allah’ım
Yüzümüz yok, hicap içindeyiz;
Efendimizin senin katındaki nazının geçerliliğine de ümitlerimiz tam.
Keşke ne seviyede olursa olsun
efendimizden hiç uzaklaşmasaydık;
ondan gelen ışıklardan
ve ruhlarımıza boşalan mânâlardan
hiç mahrum kalmasaydık..
ve onu o inandırıcı çehresiyle
içlerimizde hep taptaze ve dipdiri duyabilseydik!..
sen bizleri kendi uzaklıklarını aşabilen
hak ve hakikatleri de bütün derinlikleriyle duyabilenlerden eyle ya rabbi!
ya ilahel alemin
O güzeller güzeli Sevgiliyi, bir kere daha misafirimiz eyle..
tahtını sinelerimize kur
gönüllerimizdeki karanlıkları kov,
bütün benliğimize ruhunun ilhamlarını duyur
ve bize yeniden diriliş yollarını göster ya rabbi


İnananları karanlıklardan aydınlığa çıkaran Allah’ım
her gün biraz daha azgınlaşan şu zulmetleri o kutlunun ışığıyla dağıtıver
herkesi inleten zulüm ve adaletsizlik ateşini söndürüver.
her şekliyle kine, nefrete, düşmanlığa kilitlenmiş şu zavallı ruhların boyunlarındaki zincirleri çözüver
sevgiye, merhamete, şefkate hasret giden sinelerimizi muhabbetle, hoşgörüyle coşturuver
ruhlarımızı aklın aydınlığı, gönüllerimizi de mantık ve muhakeme enginliğiyle buluşturuver
ve bizi kendi içimizdeki hicran ve hasretlerimizden kurtarıver ya Rabbi!


Ey merhameti bol olan Allah’ım!
şefkati, adaletini aşkın gönüller sultanını unuttuğumuzun
ve saygısızlıkta bulunduğumuzun farkındayız.
Biliyoruz ki o rahmet nebisi
incinse de küsmedi
Vefasızlık görsede alakayı kesmedi
Başını yaranlar, dişini kıranlar karşısında bile ellerini açıp dua dua yalvardı. Katiyen lanette bulunmadı. Lanet ve bedduaya “âmin” de demedi.
Sinesini, Ebû Cehil'leri bile ümitlendirecek ölçüde açabildiği kadar açtı
ve her sözünü, her davranışını senin rahmetinin enginliğine bağladı.
Sen bizleri onun o engin merhametinden istifade eden
ve şefaatine de nâil olanlardan eyle ey Rabbi!


Ey ihsanları sonsuz olan Allah’ım
düşe-kalka olsa da hep Efendimizin izinde yürüme gayretindeyiz.
N’olur bizi bir kere daha sevindir.
Sevindir ki; bağının taptaze fidanlarıyla
adını âleme tam duyuracak demdeyiz.
Bu dünya ışığa hasret gidiyor.
Bizler o kırık azimlerimiz ve o çatlamış ümitlerimizle,
yolların hakkını veremesek de hep yollardayız.
Sadece hislerimizle de olsa, aradığımız hep senin habibin;

Ne olur gönüllerimiz bir kere daha onunla dolsun,
ufuklarımızı saran şu upuzun geceler yerlerini gündüzlere bıraksın
ve viladeti bizim hakiki bayramımız olsun..


Ey yapılan dualara cevap veren Allâh’ım
Sana itaat edilir Sen karşılığını veririsin;
Sana isyan edilir, sen bağışlar ve affedersin,
Darda kalanlara icabet edersin,
Zararı sıkıntıyı ortadan kaldırırsın
Hastalara şifa, dertlilere deva verirsin
Günahları bağışlar, tövbeleri kabul edersin
Sen bizlerin dualarını kabul buyur ya Rabbi!

Allâh’ım
acizlikten, üzüntüden, tasadan, kederden,
Korkaklıktan, kabir azâbından, cehennem ateşinden sana sığınırız.
Bizleri kötülükten ve kötülerin şerrinden emin eyle ya Rabbi!

Ey Yüceler Yücesi!
bize karşı düşmanlık duygularıyla oturup kalkanların kalblerini yumuşatmak murad ediyorsan,
bize ve gönüllüler hareketine karşı onların kalblerini yumuşat
ve sinelerini daimî bir sevgiyle doldur! Ya Rabbi!
Ey kalbleri evirip çeviren Sultanlar Sultanı!
Bizim kalblerimizi de, onların kalblerini de sevdiğin ve hoşnut olduğun güzelliklere çevir! Ya Rabbi!

Allahım
Sen bizlere bizi aşan istidat ve kabiliyetler ver
ve lutfedeceğin bu kabiliyetleri
senin rızan yolunda kullanmayı
bizlere nasip eyle ya Rabbi!
Allahım

Sen bizlere peygamberleri donattığın sıfatları lutfet lakin biz lutfedeceğin bu sıfatları tefahur vesilesi yapmayalım ve hep kendimizi sıfır görelim ya Rabbi!
Allahım
Cümlemize vicdan genişliği lutfet
Kalplerimize inşirah bahşet
Bizleri kollektif şuura sahip kullarından kıl
Ve bizleri müttakilere rehber eyle ya Rabbi!


Ey yüceler yücesi olan Allahım
Biz ümmeti Muhammedin dağınıklığını gider
Bize ve ülkemize birlik ve dirlik ver
Bütün dünyaya da huzur ve barış nasibeyle..
Kalplerimizi birbirene ısındır ve
Bizleri birbirimize sevdir
Dünyanın dört bir tarafında hizmet eden kardeşlerimizi
Bizlerle beraber ihlas-ı etemme muvaffak kıl ya Rabbi!
Allâh'ım!
Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in Sen'den istediği
her türlü hayrı Sen'den istiyor,
yine Peygamber Efendimizin sana sığındığı
her türlü şerden de
sana sığınıyoruz.


Yâ Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekremelekremîn!
Bizim, anne-baba ve ecdadımızın
Bize rehberlik ve kılavuzluk yapan büyüklerimizin,
Bir harf bile olsa kendilerinden istifade ettiğimiz hocalarımızın,
Sevdiklerimizin, sevenlerimizin,
Içinde neş’et ettiğimiz beldedeki insanların,
Milletimiz fertlerinin,
Kadın-erkek inanan bütün arkadaşlarımızın,
Dostlarımızın, kardeşlerimizin..
Bize karşı hep civanmertçe davrananların..
Hayır dualarında unutmayıp
Her zaman bizi de yâd edenlerin..
Üzerimizde hakkı bulunan kimselerin..

Kıymetli nasihatleriyle
Bize bekâ desenli sâlihatın yollarını gösterenlerin...
Ve bütün ümmet-i Muhammed’in
Günahlarını bağışla! Ya Rabbi!
Allahım!

Dualarımızın sonunda Sana olan minnet ve şükran hislerimizi
Bir kere daha tekrarlıyor,
Resûl-ü zîşânı, âlini, ashabını
Bir kez daha salavâtlarla anıyor
Ve dualarımızı kabul buyurmanı istirham ediyoruz.
Ne olur, bizlerin dualarına icabet buyur ya Rabbi!

amin ve selamün alel murselin
vel hamdü lillahi Rabbi’l-alemin…

23 Şubat 2010 Salı

kiremitte levrek

hepinize sağlıklı huzurlu günler diliyorum
Elhamdulillah  Muhammedim sağlığına kavuştu bende artık sizlerle yeni tariflerimi paylaşabilirim ve sizlere yapımı kolay bulaşığı az yemesi çok lezzetli olan balık tariflerinden bir yenisini ve balığın yanına en çok yakışan ve çok pratik tahin helvasını paylaşmak istiyorum.

malzemeler
1 tane levrek
2 tane domates
2 tane biber
1 tane soğan
1 silme yemek kaşığı tereyağ
2-3 dilim kaşar peynir
çok az sıvıyağ
karabiber ve pulbiber

yapılışı
tüm sebzeleri kuşbaşı doğrayın sıvı yağı ve baharatları ilave edin,güzelce harmanlayın ve kiremite koyun .

güzelce temizlenmişve yıkanmış balığı tuzlayın ve sebzelerin üzerine yerleştirin ve tereyağıda küçük parçalar halinde üzerine yerleştirin
hazırladığınız balığı önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 40 dk pişi rin balığınız piştikten sonra üzerin kaşar dilimlerini yerlştirip,kaşar eriyen kadar tekrar fırına koyun (afiyet olsun)

kiremitte tahin helvası

arkadaşlar sizinle balık sonrası mükemmel giden harika bi helva tarifi paylaşmak istiyorum.
not:pişirme kabına koyduğunuz helvadan sonra muhakkak 2 yada 3 cm boşluk kalsın helva kabarıyor taşabilir

malzemeler
250 gr sade tahin helvası
yarım çay bardağı süt
tarım yemek kaşığı tereyağ
1 yemek kaşığı limon suyu

yapılış
helvanızı geniş bir kasede şatalla iyice ezin üzerine süt,yağ,ve limon suyunu ilave edrek boza kıvamına gelene karad ezerek karıştırın kiremit yoksa uygun bir fırın kabına koyun,fırında üzeri hahif kızarana kadar pişirin (afiyet olsun)

19 Şubat 2010 Cuma

hayırlı cumalar

resim yesilforum.com'dan alınmıştır

sevgili arkadaşlar hepinize hayırlı cumalar diliyorum
çok yoğun ve yorgun 3 gün geçirdim,salı günü öğlenden sonra aniden oğlumda ishal başladı.Muhammedim üstten diş çıkarıyordu,ishalin ondan olabileceğini düşündüm,kusmada başlayınca endişelenmeye başladım ama gece güzel uyudu sabah yine kusarak uyandı  ve kusma gittikçe şiddetlenince hemen hastahaneye (nisa hastahanesi) götürdük doktor rota virüsü yani zehirli ishal olmuş dedi.Aslında bu virüsün aşısı varmış ve üç ayını doldurmadan yapılması gerekiyormuş oysa bizi bu aşıdan haberdar eden olmamıştı.
Hemen serum talıkdı ve tahlilleri yapıldı,çok şükür serum takılır takılmaz kusma durdu ama ishal hala devam ediyor, serum takmak düşündüğüm gibi hiçte kolay olmadı çok ağladı her boş bulunduğum anada çekip çıkarmaya çalışıyordu ,yada elimi tutup elinin üztün koyarak çıkarmamı istiyordu neyseki zorda olsa yatırdım,uyandıktan sonra biraz daha alışmış görünüyordu enazından artık gördüğünde ağlamıyordu.bebekler hasta olduğunda insan kendini ne kadar çaresiz hissediyor,oğlum gözümün içene baka baka ağlıyor,benden bişeyler yapmamı istiyor,benim ise elimden hiç bir şey gelmiyor.Neresi ağrıyor neyi var bilememek  ona yardımcı olamamak doktor tavsiyeleriyle sınırlı kalmak bana aslında ne kadarda aciz olduğumuzu bir kere hatırlattı.Ya dualarımızda olmasaydı  Ehamdülillah dua edebiliyoruz ve dualarımıza icabet eden bir RABBİMİZ var bunu bilmek sağlığa şükrettiğimiz gibi hastalığada sabretmemize vesile oluyor ve isna huzur veriyor.
Ve nihatet hastahanede 1 gün 1 gece kaldıktan sonra dün sabah 06' eve geldik.
Yavrum çok halsiz ve çok zayıfladı hiç keyfi yok ve çok huysuz.
Arkadaşlar hepinizin hayır dualarını bekliyor,sizede tekrar hayırlı cumalar diliyor,sağlık,sıhhat ve huzur dolu günler diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun.ALLAHA emanet olun

15 Şubat 2010 Pazartesi

ayva tatlısı

arkadaşlar ayva çekirdeği ciltteki hafif güneş lekelerine ve sivilcelere çok iyi geliyormuş 
3-4 ayvanın çekirdeklerini yarım subardağı suya koyup bir gece beklettiğinizde jöle kıvamında bir jel oluyor ve bu jeli 1 hafta boyunca  kullanıyorsunuz.cildinize surdükten 15-20dk sonra yıkıyorsunuz,ayrıca yaş pastalarda meyvelerin üzerine parlaklık vermesi içinde kullanabilirsiniz 

malzemeler
2 tane ayva
1 tane elma
yarım çay bardağı ceviz kırıkları
2,5su bardağı şeker
1çay kaşığı tarçın
2 tane karanfil

yapılışı
Bir tencerede suyu şeker ile kaynatın. İçine soyup ikiye  böldüğünüz ve ortalarını oyduğunuz ayvaları ve karanfilleri atıp yumuşayana kadar haşlayın. Elmayı rendeleyip ceviz, 4 yemek kaşığı şeker ve tarçını bir tavada  hafif kavurarak harç hazırlayın. Yumuşayan ayvaları sudan alarak fırın kabına yerleştirin. Ortalarındaki boşluğa hazırladığınız harçtan pay edin. muz dilimlerinin üzerine dondurma veya kaymakla servis edebilirsiniz
 (afiyet olsun)

soğan salatası

malzemeler
4 tane soğan
sos için zeytinyağı ve sumak
süslemek için 2 adet yeşil soğan

yapılışı
uygun bir fırın kabını folyo'ile kaplayın (soğan suyunu saldığında yanmasın diye)ve soğanları kabınıza koyarak fırında yumuşayıncaya kadar pişirin,pişn soğanları soyun ve iri iri doğrayın doğradığınız soğanlara zeytinyağı ve sumak ilave ederek karıştırın,ince kıyılmış yeşil soğan veya maydonozla servis edebilirsiniz (afiyet olsun)

12 Şubat 2010 Cuma

kabak tatlısı ve kabak çekirdeği kavurması

arkadaşlar hepinize sevgiler tatlıları yapmak için kabakları temizlerken birden aklıma küçükken annemin bize kavurduğu kabak çekirdekleri geldi ve ziyan olmasın diye hemen kavurdum ve büyük bir keyifl yedik bitmek üzereyken sizlerlede paylaşmak istedim ve hemen fotorafını çektim denemeyenler varsa muhakkak yapsınllar çok keyifli oluyor şimdiden hepinize ariyet şeker olsun


malzemeler
1 kg kabak
2,5 su bardağı şeker

yapılışı
kabaklarınızı temizenmizleyip küp küp doğrayın ve bir tencerenin içerisine kabakları koyup üzerine şekeri dökerek bir gece bekletin.
beklmiş kabaklarınızı ocağa koyun ve kabaklar yumuşayana kadar pişirin üzerine fındık veya cevizle süslyebilirsiniz (ben şekerparede olduğu gibi kaymak tahin ve pekmzle süsledim)


FIRINDA KABAK TATLISI

malzemeler
1 kg kabak
2 su bardağı şeker
ceviz veya fındık
un ve biraz su

yapılışı
kabakları ince dilimler halinde dilimleyin unabulayın fazla ununu silkleyin ve uygun bir fırın yarısını dizin,üzerine 1,5 su baardağı şekerinizi ve arzu ettiğiniz miktarda ceviz veya fındık kırıkları serpiştirin ve kalan kabaklarıda üzerine dizin,üstünede kalan şekerinizi serpin.
üzerine 1,5 çay bardağı su gzdirdikten sonra fırında pişirin (afiyet olsun)

KABAK ÇEKİRDEĞİ KAVURMASI
ve sıra çekirdeklerde çekirdeklerinizi ayıklayın v güzelce yıkayın  suyunu çok fazla süzmeyin bir tavaya alın üzerine 1 yemek kaşığı tuz ilave edin (çekirdeğin miktarına göre tuzu arttırılır yada eksilir) ve ocakta karıştırarak kavurun tuz tavanıza yapışacaktır ama kazıyarak kavurmayay devam edin

GAZOZDAKİ ALKOL

Selam arkadaşlar yine sevgili arkadaşım http://urfatutkunu.blogspot.com/ dan alınmış bu yazıyı sizlerle paylaşmak isetedim.Bu değerli bilgileri araştırıp bizlerle paylaştığı ve bizimde bloğumuzda yayınlamamıza müsade ettiği için sevgili  ASLIHAN DURAN  tekrar tekrar teşkkür ediyor ve sevgilerimi yolluyorum.


Aslında Urfa gezi notlarına devam etmeyi düşünüyordum. Ama sevgili yemekyapalım' ın bir sorusu üzerine bu yazıyı yayınlamaya karar verdim. Bundan bir kaç yıl önce gazozlarda alkol olduğu tartışması başlamıştı. Haberlerden hatırlarsınız. Bu tartışmaya Tübitak Raporu nokta koydu. İnsanların "güvenilir marka" olarak bildikleri firmaların ürünlerinde bile alkol görünüyordu bu rapora göre. Sonra Gıda Mühendisleri ve Kimyagerler işin doğrusunu açıkladılar. Konu ile ilgili arşivimde sakladığım bir yazıyı sizlerle paylaşıyorum. Ne yazık ki yazıyı aldığım kaynağı kaydetmemişim. Güvenilir bir haber sitesinde haber olarak çıkmıştı bu yazı ama hangi siteden hatırlayamadım. Google'den bakıp aynı haberi Samanyolu Haber sitesinde buldum, burada alkol markalarını x olarak gizlemişler. Sonuçta araştırmalar her tür gazozda alkol olduğunu söylüyor. Markasının x ya da y olması farketmiyor bu durumda. Konuyla ilgili araştırma yaparken, Tüketiciler Birliği sitesinde yayınlanmış güzel bir yazı buldum. Okumanızı tavsiye ederim. Handenur'un anlattığı konuların çoğunu maddelemiş. Allah bilerek veya bilmeyerek haram yeyip içmekten cümlemizi muhafaza buyursun. Ve son bir not; bir akrabamın Yunanistan'da oturan bir arkadaşının 17-18 yaşındaki oğlunda bir takım değişiklikler görülmeye başlayınca, annesi delikanlıyı doktora götürmüş. Doktor fazla gazoz içmekten dolayı çocukta östrojen (kadınlık) hormonlarının fazla salgılandığını, farketmeyip de geç getirseler bazı şeyler için çok geç kalınabilecek olduğunu söylemiş. Hem kendimize hem çocuklarımıza ev yapımı tertemiz şerbetler, limonatalar, bitki çayları içirelim. İçimiz rahat olur böylece.


İşte yazımız:



Tüketiciler Birliği, alkolsüz diye içtiğimiz gazozlarda az da olsa alkol bulunduğunu açıkladı. Gazlı içecekler ile ilgili yapılan analiz sonuçlarını değerlendiren Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Av. M. Bülent Deniz; “Tüketicinin temel hakkı olan “bilgilenme hakkı” açık şekilde ihlâl edilmekte ve tüketiciler yanıltılmaktadır” dedi. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Av. M. Bülent Deniz konu ile ilgili yaptığı basın toplantısında şu görüşlere yer verdi: “Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği ile ilgili olarak çıkarılan ve 30.10.1998 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 98/24 no’lu Alkolsüz İçecekler Tebliği’nin 5/k maddesinde; “Alkolsüz içeceklerde etil alkol miktarının en çok 5.0 g/l olabileceği” belirtilmektedir. Alkolsüz içeceklere ilişkin bir hukuki metinde, içecek içeriğinde alkol bulunmasına cevaz veren bu düzenleme dikkatimizi çekmiş ve konu ile ilgili olarak Tüketiciler Birliği tarafından bir çalışma başlatılmıştır.



Çalışma kapsamında:



Piyasada satılan gazoz ürünlerinin etiketleri üzerinde yapılan incelemelerde, içeriğinde alkol bulunduğuna ilişkin bir bilginin olmadığı, hatta bir üründe de, içerikte alkol ve çözeltisinin kullanılmadığına ilişkin bir bilginin olduğu tespit edilmiştir.Bunun üzerine çeşitli marketlerden satış fişi karşılığında on ayrı gazoz markasına ait birer şişe gazoz satın alınmıştır. Marka seçiminde pazarda yaygın olarak satılan markalar tercih edilmiştir. Satın alınan gazozların içeriğinde alkol olup olmadığının tespiti için Gebze’de bulunan TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’ne başvurulmuştur. Orijinal ambalajı içinde teslim edilen on adet gazoz şişesinde bulunan sıvı için “IFFJ modifiye rebelin metodu,1983” yöntemiyle etil alkol analizi yaptırılmış ve şu sonuçlara ulaşılmıştır:

Marka* Alkol Oranı

x1 ........ 1.56 g/l (Sensun)

x2........ 1.28 g/l (Almira)

x3........ 1.16 g/l (Uludağ)

x4....... 0.84 g/l (7UP)

x5.......... 0.76 g/l (Fruko)

x6........ 0.60 g/l (Sprite)

x7.......... 0.56 g/l (Çamlıca)

x8......... 0.48 g/l (Tansaş)

x9........ 0.44 g/l (Adesa)

x10.......0.20 g/l (Kipa)

Yapılan araştırmalar ve gıda mühendisliği, kimya mühendisliği ve tıp alanında uzmanlarla yapılan görüşmeler ile gazlı içecek olan gazozlarda, etil alkolün kullanım nedenleri ile ilgili olarak şu sonuçlara ulaşılmıştır:



Bütün gazozlarda tat ve koku verici esanslar kullanılmaktadır. Bu esanslar yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler. Bu esansların suda çözünmeleri için hem su, hem de yağlarla tam karışabilen, çözünebilen “ara çözücü”lere ihtiyaç bulunmaktadır. Etil alkol gazlı içecek üretiminde bu işlevi yerine getirmek üzere kullanılan bir “ara çözücü”dür.

Gazlı içecek üretiminde tat ve koku verici maddeleri suda çözünür hale getirmek üzere kullanılan etil alkol üretim sürecinde kimyevî bir değişime uğramamakta ve aslî unsuru olan “alkol” olma özelliğini yitirmemektedir.Etil alkol, gazlı içecek üretiminde maliyeti düşük olması nedeniyle kullanılmaktadır. Etil alkol yerine aynı işlevi görmek üzere, örneğin propylen glycol maddesi kullanılması mümkündür. Ancak etil alkol yerine kullanılacak “ara çözücü” hangisi olursa olsun, üretim maliyeti artacaktır.



Buna göre analiz ettirdiğimiz on adet şişede yer alan gazoz sıvılarının tamamında, değişen oranlarda etil alkol bulunmuştur. Analiz ettirilen şişelerin üzerinde yer alan etiketlerin tamamında, içeriğinde etil alkol bulunduğuna ilişkin bir uyarı bulunmamaktadır.Elde edilen sonuçlar, Alkolsüz İçecekler Tebliği’nde belirtilen sınırın altında bulunmakla birlikte içeriğe ilişkin tüm bilgilerin eksiksiz olarak tüketiciye sunulması, tüketicinin temel ve evrensel haklarından biri olan bilgilenme hakkı gereğidir. Bu durumda içeriğe ilişkin yanıltıcı veya eksik bilgi verilmekle tüketicinin en temel hakkı ihlâl edilmektedir.Bu nedenle konu ile ilgili yetkili Tarım Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından öncelikle Türk Standartları Enstitüsü’nün gazozlarla ile ilgili 4080 nolu standardı ve Alkolsüz İçecekler Tebliği’nde yer alan ve gazlı içeceklerde alkol kullanılmasına olanak tanıyan 5/k maddesi kaldırılarak, gazlı içeceklerde alkol kullanılmasını yasaklayan düzenleme getirilmeli, bu maddenin kaldırılmaması halinde tebliğin ismi değiştirilerek, isimde yer alan “alkolsüz içecekler” ibaresi kaldırılmalı ve gerekli denetimler en katı şekilde uygulanarak, tüketicinin bilgilenme hakkının ihlâlinin önüne geçilmelidir.



Öte yandan tüm gazlı içecek üreticisi firmalarını içeriğe ilişkin doğru ve eksiksiz bilgilerin etikette yer alması için gerekli düzenlemeleri en kısa sürede yapmaya çağırıyor ve alkolsüz içecekler konusunda Tüketiciler Birliği olarak gazlı içecekler konusunda tüketiciyi uyarıyoruz: “İçtiğiniz gazozda alkol var!” dedi.

11 Şubat 2010 Perşembe

HELAL TAVUK ETİNE DİKKAT!!! FİRMA GEZİ NOTLARIM‏

 

sevgili     http://urfatutkunu.blogspot.com/  da aslıhan arkadaşım bu yazıyı paylaşmış  önemine binaen bende yayınlamak istedim
Sevgili Aslıhan arkadaşıma teşekkur ve sevgilerimi sunuyorum






Arkadaşlar geçtiğimiz aylarda Erpiliç'in Göynük tesislerini gezdim. Yanımda iki de Gıda Mühendisi arkadaşım vardı. Gözlemlerimi ve gezi notlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim ki bir makina mühendisi olarak çok fabrika gezdim. Ancak (PİS İŞ YAPTIĞI HÂLDE) bu kadar hijyenik ve sistemli bir fabrika daha evvel hiç görmedim. Girmeden önce hepimize bone, maske, beyaz çizme ve beyaz kap (kısa manto) giydirdiler. Ellerimizi ve ayaklarımızı iki-üç çeşit dezenfektana soktuk. eğer sokmazsanız, turnike açılmıyor ve fabrikaya giremiyorsunuz.



Et Balık Kurumuna satmak için alınan 20 civcivle başlayan çalışmalar, et balık özelleşince Erpiliç'in kendi kesimhanesini kurması ile devam eder ve ardından da büyüme gelir. Şu an biri Göynük'te (günlük 300.000 tavuk kesim kapasiteli) biri Bolu merkezde olmak üzere iki kesimhanesi vardır. Kurucusu, ülkede ilk 500den 150. iş adamı olan, ama sokakta lastik giyen köylü Mehmet ağa durumundaki mütevazi bir amcadır.



Tavuk yetiştiricileri yem kullanırlar ve bu yemde hayvan kemiği tozu kullanılması şarttır. Bu yemler yurtdışından gelir ve içinde hangi hayvanın kemiği var bilemezsiniz. Çünkü ülkemize girişte bir kontrol ya da ciddi bir ceza uygulaması yoktur. Dolayısıyla domuz kemiği olma ihtimali de var. Erpiliç kendi entegre yem tesisini kurmuştur ve yemi üretirken sadece tavuk kemiği kullanılmaktadır.



Tüm üreticiler tavuğa antibiyotik verirler. Erpiliç antibiyotik verimini kesimden 3 gün önce bırakır. %5-10 arası kayıpları oluyormuş bu yüzden . Ama bırakmazsa mundar olur tavuklar. Köylerde bile kesimden 3 gün önce kafese kapatılır ki fıkhi olarak temizlensin diye. Çünkü tavuk her bulduğunu yer. Belki akrep yedi. Antibiyotikli tavuğun paketini açtığınızda zaten tavuk eczane gibi kokar, farketmişsinizdir mutlaka marketten alınan tavuklarda.



Tavuğu kesmeden önce bayıltıcı elektirk veriyorlar. Tavuğu banttan çıkarıp yere geri bırakırsan 60-90 sn arası dirilmesi lazım. Ama bazı firmalar elk ile öldürüyor. Bu durumda hayvan mundar olur. Bu elektriği vermelerinin nedeni tavuğun çırpınarak banttan çıkmaması için.



Erpiliç'te tavuklar elle tek tek kesiliyor. Basında çok tartışılan Erpiliç kesim bıçaklarında Bismillahi Allahuekber yazıyor. Kesim için özel yaptırılmış İsviçre bıçakları bunlar. Ve sadece şah damarı kesiliyor kurbandaki gibi. Kafası koparılmıyor mundar olmasın diye. Kesimhane de dahil her yeri gezdim. Hakikaten böyle olduğunu gördüm.



Tavuk vücut ısısı normalde 42 derece. Kesilince tavuk ölüyor ama hücreleri ölmüyor. Bu nedenle büzüşüyor. Eğer keser kesmez yolmazsanız büzüşmeden dolayı yolarken derisi de kopar. Ayrıca günde 300bin tavuk kesiliyor ve elle yolunması mümkün değil. Bu nedenle tavuğu 52 derece suya sokuyorlar. Böylece vucut ısısı 42 derece oluyor ve makina yoluyor. Fabrikaya bir çok uzman getirtmişler. En son Hayrettin Karaman da gelmiş. Ve hepsi caizlik konusunda onay vermişler. Ama diğer bazı firmalar 53-54 derecede suya batırıyor. Bu durum caiz olmuyormuş. Kuru yolum teknolojisi de dünyada yok. Seri üretimde kuru yolum yaptım diyen yalan söyler deniyor, takdir edersiniz ki 300.000 tavuk az bir rakam değil.



Tavuğa klor verilmesi mecburiymiş, gıda mühendisleri bu konuyu daha iyi kavradılar. Ben neden mecbur olduğunu çok aklımda tutamadım. Her firma veriyormuş zaten mecburi olduğu için. Erpiliçte de veriliyor ama bunlar gaz klor kullanıyorlar. Diğer firmalar sıvı klor kullanıyor. Tavuğun rengi beyaz olursa makbul değildir. Klordandır o beyazlık. Sıvı klor tavukta gömülü kalır. Ama bunlar gaz kullanınca, işini bitiren gaz ortamı terkeder fizik kanunları gereğince. Tavuğun gerçek rengi, elimize baktığımızda gördüğümüz renkmiş. Bunu geçen gün bir organik gıda uzmanı da söyledi tv'de. Marketten aldığımız bazı tavuklar karbeyaz. Meğer sıvı klor nedeniyle böyleymiş.



Erpiliç'te iki çeşit kasalama sistemi var. Beyaz kasalar yere konuyor. İçine kesinlikle bişey konmaz. Mavi kasalar onun üstüne konuyor. Tavuk da bunun yani mavinin içine konuyor. Böylece tavuk asla yere konmamış oluyor.



Her çalışanda işine uygun kıyafet var. Buzdolabı bölümünde çalışanlar var. Ona göre korumalı giyiniyorlar. Çalışan memnuniyetine baya önem verdiklerini gözlemledim.



Tavuğun iç organlarını çıkaran bir makina var. Son teknoloji. Parçalamadan tümden çıkarıyor. Pislik necaset tavuğa bulaşmıyor yani. Bir veteriner var. Tek tek kontrol ediyor iç organları. Hastalık varsa derhal müdahale etmek için. Ayrıca bu iç organ sıyırma makinasının ucu, bir tavuğun organlarını çıkardıktan sonra tekrar yerine giriyor ve içeride otomatik olarak dezenfekte edilip ikinci tavuğa sıfır uçmuş gibi giriyor. Nedeni, ilk tavukta hastalık varsa, ikinciye bulaşmasın diye. Gerçekten insan sağlığı ve İslam adına her şey düşünülmüş. Hayran kaldım gezerken.



Tavuk şoklama odaları var. Raf ömrü bir yıl olan ürünleri burada tutuyorlar. Eğer taze ürünü böyle şoklamazlarsa raf ömrü bu kadar uzun olamaz. Ama bizler evde aldığımız ürünü dondurucuya atsak da şoklanmış olmuyor. Bakteri oluşabiliyor ve besin değeri de kalmıyor.



Bir tavukta 200gr kan olur. Erpiliç kanı akıtıyor kesince (Gerçekten de yaptıkları giderin içi kandan bir dere gibiydi). Ancak diğer firmalar akıtmıyor. Bir tavukta 200 gr kan olunca günde 300bin tavuktan 60 ton eder. Bu korkunç bir rakam . İnsanlar bu kiloyu saklamaya çalışıyorlar. Kanı akmamış tavuğun kanları kılcal damarlarında kalıyor. Ve bu tavuğun rengi morumsu olur. Bize de denk gelmişti marketten, neden mor diye düşünüyorduk. Meğer sebep buymuş.



İçinden ped çıkan tavuklar var. Firmalar pedi suya batırıp koyuyorlar ve böylece ağır çekiyor. Bir tane ıslatılmış ped 50 gram olsa 50*300 000= 15 ton eder. Tüketici bunu kabullenirse üretici de yapar tabi. Ama erpilicin sadece tabaklı bagetinde var ki o da suyunu salıyor. O nedenle. Geçenlerde annem marketten yanlışlıkla farklı bir marka tavuk almış ne yazık ki. Markayı söylemeyeyim, gıybet olmasın. Tavuğun altından çıkan poliüretan tabak resmen kurşun gibiydi. Tabakta özel delikler vardı ve bu deliklerden de su girmiş tabağa. Hayatımda hiç öyle bir poliüretan görmemiştim. Kuş gibi olması gerekirken baya bir ağırdı. Firmaya maille şikayet ettim durumu ve saçma sapan bir cevap yolladılar. Yani firmalar böyle oyunlara ne yazık ki başvuruyorlar gerçekten.



Gezide gıda mühendisi arkadaşlarla tartıştığımız bir kaç farklı konuyu da sunayım:



*Sarellelerde (daha doğrusu kakaolu fındıklı kremalarında) yağ tutucu kullanılıyor. Bu nedenle yağı dışarı çıkmıyor. Yağ tutucular çok tehlikeli ve kanserojendir. Uzak durmakta fayda var.



*Çikolatalar eskiden erirdi şimdi erimiyor. Çünkü onlarda da yağ tutucular var. Trans yağlar var. Ki çok tehlikeli. "Nebati yağ" demek margarindir. Kesinlikle uzak durun margarinden. Direk yemesek bile bisküvi çikolatada yiyoruz. İçindekileri okuyup nebati yağ değil kakao yağı yazıyorsa alalım. Zekaya asıl faydalı olan kakao yağıdır. Trans yağ ise genetiği değiştirilmiş ürün demektir. Kesinlikle uzak durun. Kanserojen ve tehlikelidir.



*Salam ve sosisten kesinlikle uzak durun. Nerde sölpük (işe yaramayan-atılacak) et var ondan yaparlar. Baharatlanmış tavukları almayın. Günü geçiyorsa baharatla kapatmaya çalışmış olabilirler.



*Sucukta da güvenilirlik şart. Çok baharatlı çünkü. Ve baharat çok güzel bir kusur örtücüdür.



ARKADAŞLAR,



Erpiliç babamın firması değil. Ama beni yakın tanıyanlarınız bilirler ki gıda güvenilirliğine azami dikkat etmeye çalışırım. Zira "haram" vücuda girdi mi, insanoğlunda bozulmalar başlar. Ben fabrikayı gezdim gördüm. İçim kanaat etti. Şimdi Erpiliç harici hiç bir markadan tavuk almıyorum. Lütfen yediklerimizin sağlıklı ve caiz olduğuna dikkat edelim. Yazımı isterseniz sayfanızda paylaşabilirsiniz.



ASLIHAN DURAN

10 Şubat 2010 Çarşamba

ev yapımı kumpir

malzemeler
2 tane buyuk boy patates
yarımşar su bardağı bezelye,mısır,havuç
2 tane kornişon turşu
mayonez

yapılışı
patatesleri bir tepsiye koyup fırına verin patatesler pişene kadar iç harcını hazırlayın.
havuçları minik minik doğrayın ve haşlayın,mısır ve bezelyeyi konserve kullanabilirsiniz ben yazdan haşlayıp dondurucuya koyuyorum.turşuyuda minik minik doğrayın geniş bir kaseye turşu ve haşladığınız sebzeleri koyun ve üzerine bolca mayonez ilave edin.
pişen patateslerinizi ortasın ikiye ayırmadan açın (isterseniz orjinalindeki gibi kabuklarını soymayabilirsiniz)
 ve hazırladığınız harcdan ortalarına bolca doldurun (afiyet iz)olsun)

9 Şubat 2010 Salı

dondurmalı irmik helvası

Malzemeler
250 gr irmik
Yarım çay bardağı ayçiçek yağı
2 su bardağı şeker
2 su bardağı
1 yemek kaşığı tereyağ
Biraz ceviz kırıkları
dondurma


Yapılışı
İrmiğinizi, sıvıyağda pembeleşene kadar kavrun ve tereyağ ilave edin. Ayrı bir tencerede, sütün içine şekeri ialave edin ve şeker eriyene kadar ocakta tutun. Ilıyan şekeri ve sütü, irmiğin içine dökün. Önce yüksek ateşte, sonra da kısık ateşte pilav gibi demleyerek pişirin. İçine kırılmış cevizler atın. cevizleri piştikten sonra atınki kıtırlıklarını kaybetmsinler. hazırladığınız helvayı karıştırarak ılıtın.bir kasenin içine pişirdiğimiz ılık helvayı yayın. Ortadaki boşluğa dilediğiniz kadar dondurma koyun. Üzeri tekrar helva ile kapatın ve bir tabağa ters çevrin,fıstık ve cevizle süsleyerek servis yapabilirsiniz veya üzerini çilek ve nane yapraklarıyla süsleyebilirsiniz(afiyet olsun)

4 Şubat 2010 Perşembe

kırmızı mercimekli bulgur

bulgur pilavını her haliyle çok seviyorum özellikle mercimekle çok yakıştırıyorum .benim için bulgurun yanında   olmazsa olmaz turşudur

  
malzemeler     
1,5 su bardağı bulgur
1,5 çay bardağı kırmızı mercimek
1 yemek kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı tereyağ

yapılışı
mercimeklerinizi tencereye alın ve üzeri 3,5 su bardağı su ialve edip ocağa koyun biriki taşım kaynadıktan sonra altını kapatın.ayrı bir biraz sıvı yağ ve tereyağınızı koyun ve üzerine bulgurları ilave edin baraz kavurduktan sonra mercimekli suyunuzu (kaynar olmalı) ilave edin kaynamaya başladıktan sonra altını kısın suyunu çektikten sonra altını kapatın(suyu az gelirse duruma göre birazdaha ilave erilebilir)afiyet olsun

1 Şubat 2010 Pazartesi

şeker pare

şeker pareyi bide böyle deneyin harika oluyor.bursadayken gittiğim bir restorantta kemal paşa tatlısının sunumunu bu şekil  yapmışlardı.şeker pare yaptığımda aklıma geldi neden olmasın dedim  ve yaptım  çokta beğenildi. tahinin tatlılara inanılmaz yakıştığını keşvettim

malzemeler
1 paket margarin, oda sıcaklığında
1 su bardağı pudra şekeri
4 yemek kaşığı irmik
2 yumurta
4 su bardağı un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
250 gr kaymak 
tahin ve pekmez
 fındık

şerbet için
 
 3 su bardağı şeker
4 su bardağı su
yarım limonun suyu
 
yapılışı
1 paket yumuşak margarin,pudra şekeri,irmik,yumurta,un, vanilya ve kabartma tozunu karıştırarak yumuşak bir hamur elde edin. unu azar azar ekleyin.
hamurdan kurabiye yapar gibi küçük parçalar alıp hafif düzleyin. hepsini tepsiye dizip üzerlerine birer fındık yerleştirin.
Önceden ısıtılmış fırında pişirin.

şerbetin hazırlanması:

şekeri ve  suyu küçük bir tencerede kaynatın.kaynadıktan 5 dakika sonra yarım limonun suyunu ekleyip kısa bir süre daha kaynatın

şekerpareler piştiği zaman fırından çıkarıp 2 dakika bekletin. 2 dakika sonunda ılık olan şerbeti (püf noktası; şekerpareler sıcak, şerbet ılık olmalı) şekerparelerin üzerine gezdirin servis edeceğiniz zaman üzerlerine 1 çorba kaşığı kaymak koyun kaymağın üzerinede tahin ve pekmezi sızdırarak dökün en üstünüde kıyılmış fındık veya cevizle süsleyin (afiyet olsun)